top of page
  • arbuk

DADAS


Sözlükte mert, cesur, özü sözü doğru, zalimin karşısında, mazlumun yanında olan, merhametli yiğit kişiyi karşılayan kelimedir DADAŞ.Bazıları erkek kardeş, ağabeyi, tüm erdemleri kendisinde toplamış mükemmel bir insan olarak DADAŞ'ı tanımlar. Bazılarına göre ise DADAŞ; bar tutan, at binen, cirit atan, tığ gibi bir delikanlıdır.

Dadaşlık, “Tanrı misafiriyim.” diye kapıyı çalanı sofraya buyur etmek, misafirinin gönlünü razı etmektir. Dadaşlık, kendinden önce başkasını düşünmek, bencillikten arınmak demek, ölen düşmanın bile ardından ağlamaktır.

Acıyla yoğrulmak, zulmü kudretiyle alaşağı etmek, zalime meydan vermeden hakkını HAKK’a uygun şekilde müdafaa etmektir. Tüm hataların, yolsuzlukların, haksızlıkların karşısında olmaktır. Dadaş ne demek yaşayarak göstermiştir bize ecdadımız, geçmişine bakarız Erzurum'un, bakar da biliriz köklendiğimiz toprakların bizi nasıl beslediğini.

Yeniçeri ayaklanması ile şehit edilen Padişah Genç Osman için, bütün Osmanlı toprağından tek “çıt” duyulmazken on yedi yıl İstanbul’u meşgul eden şehrin sakinleridir dadaşlar. (Abaza İsyanı) “Fitne uykudadır, uyandırana lanet olsun.” hadis-i şerifinde (Salat ve selam Resulün üzerine olsun) buyrulan emre tarihi boyunca riayet edenlerdir. Milli mücadelenin temelini atan, vatan kurtaran kongre hazırlıkları sırasında, padişaha karşı gelindiği takdirde “Huruç-i el sultan der, karşınıza dikilirim.” diyen Raif Efendi’nin içinde yaşattığı ruhtur.

1906 yılı sonlarında çıkarılan “Hayvanat-ı ehliye” bütün halkın içten içe ağlamasına neden olurken kadın gibi sessizce ağlamayı sindiremeyen dadaşlar, memleketin bütününü sarsan isyanı çıkarır (Hacı Şevket Efendi önderliğinde). Çünkü halkın sırtına yüklenen ağır yükü kaldırıp, mazluma yardım etmek dadaşın maneviyatında vardır. Prof. Dr. Fatin Sezgin Bey bu olayı şöyle değerlendirir; “Erzurumlunun bu tavrı, tarihin ona yüklemiş olduğu önemli bir misyondur.”

Yetmiş bin ilmin kapısı olan, âlim dualarıyla takvimler tüketen, gün be gün asaletini artıran Erzurum’da alnı ak, korkusuz, cengâverce dolaşmak demektir. "Türk’ün yıkılmaz kalesi, Erzurum" havasını solumayı dahi hak edecek mertebeye ulaşmak demektir.

Yardım istenmesini beklemeden yardıma koşmaktır. Her yerde kendine güven duyulan, herkesin saygınlığını kazanmış ideal bir insandır. Dadaş; kadın, erkek, çocuk vasıflarından bağımsız, eli açık, vazifesini namus bilen zarif Erzurumlulardır.

Dadaşlık, bütün dostlar bir arada uzun kış gecelerini çay ve muhabbetle tüketmektir. Bütün ahali bir arada saatlerce aşık oynamaktır. Komşuluğu 21. yüzyılda yaşatmaktır. 90 yaşındaki birisinin 91 yaşındakine “dadaş” diye seslenmesidir.

Dadaş; yürüdüğü sokağın kendine ait olduğunu, yürürken yedi düvele ispatlayandır. Heybetiyle düşmanı dize getirendir. Cesaret ister karşısına dikilip hesap sormak, yürek ister vatanından toprak istemek. Vatan için yaşa, cinsiyete bakmadan omuz omuza cenk edip, Anadolu’nun doğu penceresi Erzurum’un duruş ve sükûtunu sonsuza dek koruyandır.

Hakk'ı müdafaa yolunda yağlı urganla şehit edilen ilk kadının (Şöhret Ana) hissiyatıdır dadaşlık. Direnip, vatanına sahip çıkma gayretleriyle Osmanlının canına can, ömrüne ömür katmıştır, dadaş.

Dadaşlık ne sonradan edinilmiş bir meslek, ne geliştirilmiş bir yetenek, ne de öğrenilmiş bir sanattır. Doğuştan gelen, özel şahsiyetlerde görülen bir ruh asaletidir. Erzurumlu olmak kolaydır, DADAŞ olmak meşakkatlidir. Hamurunda olmalı insanın, damarında dolaşmalı dadaş sevdası.

Gönüllerimizde dadaş aşkının tükenmemesi dileğiyle, selam ve dua ile…

ALLAH’a emanet olun.

31 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page